22 Kasım 2012 Perşembe

Kadın argosunda BOK

AKA DA BOKA DA KONMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin gönlünün kimi isteyip kimi seveceğinin belli olmadığını anlatmak için söylenir. 
ANKARA'DA OTURUP İSTANBUL'UN BOKUNU KARIŞTIRMAK: (d)-(o.k)-Hiç ilgisiz kimselerin çok uzaktaki, gereksiz şeylerle uğraşması.
AYIBOKU: (d)-Kaba saba ve görgüsüz erkek.
AYNI BOKUN SUYU (SOYU): (d)-(o.k)-Bir kimsenin kötü tanınan birine benzediğini anlatmak için söylenir. & Aynı dünya görüşüne sahip insanlar için kullanılır.
Bİ BOKTAN ANLAMAZ HELAYA GARDİYAN YAZILIR: (d)-(o.k)-Bilmediği konularda yetkili olmak isteyen kimselerle alay etmek için kullanılır.
BİYO ARTIK: (d)-(ing.-türk.)-Bok, sidik.
BOK AĞZINA YUVA YAPMAK: (d)-Küfürlü konuşmak.
BOK BÖCÜĞÜ: (d)-Sevimsiz ve lüzumsuz erkek.
BOK BÖREĞİ (BOK ÇÖREĞİ): (d)-Sevimsiz ve lüzumsuz erkek.
BOK DEĞİL EBEM SIÇTI: (d)-Kaçamak konuşanlar için söylenir. "Ne diyeceksen de be şeker. Seninki bok değil ebem sıçtı hesabı oldu şimdi. "
BOK GİBİ PARAN OLACAĞINA FINDIK KADAR AMIN OLSUN: (d)-Kadın cinsellik organını övmek için söylenir. Cinsel cazibenin önemini anlatmak için kullanılır.
BOK İÇİNDE BADEM KADIN: (d)-Çok pis ama süslü kadın.
BOK KARIŞTIRAN: (d)-(o.k)-Başkalarının ilişkilerini bozmaya uğraşan kimse.
BOK YEMENİN ARAPÇASI: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok kötü bir şey yaptığını ya da söylediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.
BOK YİYENİN KAŞIK ÇALICISI: (d)-(o.k)-Dalkavuk.
BOKA BAKINCA TEZEK LALE : (d)-(o.k)-"Kötünün yanında daha az kötü olan iyidir"anlamında söylenir. & Ehven-i Şer
BOKA BASMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin yanlış ya da kötü bir adım atması. Kötü duruma düşmek.
BOKTAN ANLAMAZ HELAYA TABANCA SIKAR: (d)-Bir konuda bilgisiz olduğu halde bilmişlik taslayanlar, yetki sahibi olmak isteyenler için söylenir.
BOKTAN KELEK: (d)-Çok kötü niteliksiz şey ya da durum.
BOKU BADİ SABAH OLMAK: (d)-Bir kimsenin sonradan değere bindiğini anlatmak için kullanılır. "Yok şekerim, onun yenilerde boku badi sabah oldu, eskiden kimse yüzüne bile bakmazdı haspamın. "
BOKU BÜYÜK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin mevkisinin yüksek olması. & Zengin, etkili kişi. "Onlara bulaşmaya gelmez, iyi boku büyüklerdendirler. "
BOKU İLE ÇEKİŞMEK: (d)-Çocuklarıyla anlaşamamak. & Kendi kendine yarattığı sorunlarla boğuşmak.
BOKUM : (ü)-Senli benli hitap biçiminde kullanılır. & Kendi çocuğu için söylenir.
BOKUMUN GÖLGESİ: (d)-Birisini küçümsemek, aşağılamak için söylenir.
BOKUMUN KOKUSUNU MU ALDIN: (d)-(o.k)-Peşinden ayrılmayan kişiler için alay yollu olarak kullanılır. "Ne o zırt diye geldin, bokumun kokusunu mu aldın. "
BOKUN GÖZÜNE BASMAK: (d)-Bir konuda çok kötü duruma düşmek.
BOKUN LAYIĞI OSURUK: (d)-(o.k)-Herkesin layık olduğu birisini eninde sonunda bulacağını anlatmak için söylenir.
BOKUNA BAĞLANMAK: (d)-Çocuğunu çok sevmek. & Kendinin olan şeylere haddinden fazla değer vermek.
BOKUNDA ALTIN BULMAK: (d)-Kendisine ya da çocuğuna abartılı değer vermek, gereksiz yere övmek.
BOKUNDA BOĞULMAK: (d)-(o.k)-Kendi yarattığı durumun içinden çıkamamak.
BOKUNDA KEMİK ÇIKMAK: (d)-(o.k)-Bir kişinin yaptığı bir şeyin önemini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. "Tamam ulan anladık, senin de bokunda kemik çıktı. "
BOKUNDAN KORKMAK: (d)-(o.k)-Çok korkak insanlarla alay etmek için söylenir.
BOKUNU TEMİZLEMEK: (d)-Birisinin hatasını onun yerine düzeltmek. "Anam beni onun bokunu temizleyeyim diye doğurmadı, müsadenle. "
BOKUNU YALDIZLAMAK: (d)-Bir kimseye abartılı değer vermek.
BOKUYLA BOĞUŞMAK: (d)-Kendi yaptığı bir hatayı düzeltmeye uğraşmak. & Çocuğunu büyütmeye çalışmak.
BURNUMUN BOKU: (d)-Önemsiz ve gereksiz şey ya da kimse. "Hadi ordan burnumun boku. "
ÇOK GEZEN BOK GETİRİR: (d)-(o.k)-Çok gezen kimseleri eleştirmek ve onların gezmelerini engellemek amacıyla söylenir.
DÖTERİK: (i)-Bok.
DÖTERYUM: (i)-Bok.
EBENİN BOKU: (d)-(o.k)-Önemsiz şey. & Bir kimseye küfür etmek onu aşağılamak için söylenir.& 
EŞEĞİN BOKU: (d)-Hakaret amacıyla kullanılır.
EŞEĞİN BOKUNU ALMAK: (d)-Hiçbir şey elde edememek. "Sen daha çok beklersin, anca eşeğin bokunu alırsın anam. "
EVDE BOKU PİŞER DIŞARDA SİKİ ŞİŞER: (d)-Gözü dışarıda olan erkekler için alay yollu olarak kullanılır.
EVLADI OLAN OTLA DA KONUŞUR BOKLA DA: (d)-Çocuğu olan kimselerin çocuğu için çok şeyle ilgilenmek zorunda kalacağını anlatmak için söylenir.
FIŞKI: (i)-(o.k)-Kötü ve sevimsiz kimse. & Bok.
GIDI BOKU: (d)-Gereksiz ve lüzumsuz şey.
GÜVERCİN BOKU: (d)-Hiçbir şeye karışmayan kimseler için alay yollu olarak söylenir.
HAK YOLUNA VERMEZ BİR MANGIR BOK YOLUNA GİDER TANGIR TANGIR: (d)-Bir kişinin doğru yoldan iş yapmadığını anlatmak için söylenir.
HOK: (i)-Bok.
İKİ BOKU ÜST ÜSTE GELMEMEK: (d)-Çok yoğun bir koşuşturma içinde olmak.
KALDIRSAN ALTINDAN BİR KALBUR BOKU ÇIKMAK: (d)-Büyüklük taslayan kimselerin aslında düşük nitelikleri olduğunu anlatmak için söylenir. Görünmeyen gerçek niteliklerin düşüklüğünü işaret etmek için kullanılır.
KARGA BOKUNU YEMEDEN: (d)-(o.k)-Sabahın çok erken vaktinde.
KAZ BOKU GİBİ ÇIKMAK: (d)-Olur olmaz her şeye karışmak. "Kız sen de her yerden öyle kaz boku gibi çıkma da laf yeme!”
KIÇI BOKTAN KURTULMAMAK: (d)-Bir kimsenin kendisine hala muhtaç olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. & Yeterince olgunlaşamamak. "Ulan senin daha kıçın boktan kurtulmadı, kendi kendine babalanıyorsun. "
KIÇININ BOKU BİTMEK: (d) - (o.k) - Bir konuda yapılacak hiçbir şey kalmadığını anlatmak için söylenir. "Tamam lan artık sana verecek birşeyim kalmadı. Kıçımın boku bitti."
KIZ KOCAYI Bİ BOK SANIR GİTTİĞİ GECE USANIR: (d) - Evliliği çok önemseyen genç kızlarla alay etmek için söylenir.
KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ ETTE AÇAR, KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ BOKTA AÇAR: (d) - Herkesin aynı şansa sahip olmadığını anlatmak için söylenir.
KOCA BOKUYLA ADI SATILMAK: (d) - Kocası vasıtasıyla bir yere gelmek. Koca torpili. "Yok şekerim, onlar genç kadınlar, kendilerine yaşlı ve nüfuzlu koca bulurlar önce, sonra da koca bokuyla adları satılır."
KURU BOKA SU SERPMEK: (d) - (o.k) - Eski bir meseleyi yeniden alevlendirmek. "Sen de böylesin işte. İlle kuru boka su serpeceksin."
MACUN: (i) - (ar.) - Bok.
MANDA BOKU: (d) - Gereksiz ve yararsız şey.
NE BOKUMA: (d) - (o.k) - "Bana ne, beni ilgilendirmez" anlamında söylenir.
OT KÖKÜ TAVŞAN BOKU: (d) - (o.k) - Değersiz ve lüzumsuz şey ya da kimse.
OTA BOKA BULAŞMAMAK: (d) - (o.k) - Hiç bir şeye karışmayan kimselerle alay etmek için söylenir. "Sen böylesin işte, ota aboka bulaşmazsın sonra da ama beni niye kimse düşünmüyor diye hayıflanırsın!"
PEKMAYA: (i) - Bok.
SAKIZI BOKA DÜŞMEK: (d) - Bir konuda şaşkınlıkla yanlış yapmak, kötü duruma düşmek.
SIÇTIĞI BOKU VERMEMEK: (d) - (o.k) - Cimrilik etmek. "Amaan sakın birşeyini isteme. O adama sıçtığı boku vermez."
SIÇTIĞIM BOK: (d) - Bir kimsenin çocukları. "Sıçtığım bok karşıma çıkmış bana bahane buluyor."
SIÇTIĞIN BOKA LAYIK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi aşağılamak için söylenir. "Ay allah aşkına ne kafana takıyon! O senin sıçtığın boka layık!"
TAŞAK ALTI OKKA BÖYLE BATARLAR BOKA: (d) - Bir kimsenin kendi hatası yüzünden kötü duruma düştüğünü anlatmak için söylenir.
TAZE BOKA SİNEKLER ÜŞÜŞÜR: (d) - Genç kız ya da erkeklere yaşlılar aşırı ilgi gösterir anlamında söylenir.
ÜÇ GÜNLÜK SEYİSLİĞİ VAR, KIRK YILLIK AT BOKU EŞELER: (d) - (o.k) - Cahil ve deneyimsiz olup bilmişlik taslamak. Böyle kimseler için alay yollu olarak kullanılır.
YAĞMURDA KALMIŞ İT BOKU: (d) - (o.k) - Çok kötü bir durumu anlatmak için söylenir. "O olaydan sonra yağmurda kalmışa it boku gibi kalakaldım."
YAŞ BOKU ŞİŞELEMEK: (d) - Daha olgunlaşmamış bir konuda aceleci davranmak.
YÜZÜNE BOK SUYU: (d) - Birisini artık görmek istemeyince söylenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder