5 Temmuz 2014 Cumartesi

OTURMUŞLAR DÜŞÜNMÜŞLER PASTALARI BOK ŞEKLİ VERMİŞLER



BOKTAN Bİ HAYAT

BOKTAN BİR ÖMÜR

HEYKELİ DİKİLEN BÖCEK BOK BÖCE HEYKELİ


Sibirya’da kış telaşı…
Hakas Cumhuriyeti başkenti Abakan’daki Şarlo Park’ındaki “Bok Böceği” heykeli, turistlerin ilgi alanı…6 ay süren kış için bu kadar besin az bile…

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ BÖCEĞİ BOK BÖCEĞİ

İsmine bakmayın o dünyanın en güçlüsü!

Dünyanın en güçlü böceğinin, dışkıyla beslenmesi nedeniyle halk arasında "b..böceği" ya da "gübre böceği" olarak adlandırılan "Onthophagus taurus"un erkek cinsi olduğu bildirildi.

İngiliz ve Avustralyalı bilim adamlarının yaptığı araştırma, bu böceğin ağırlığının 1141 katını çekebildiğini gösterdi. Bu rakam, 70 kilo gelen bir kişinin örneğin 6 adet çift katlı otobüsün toplam ağırlığı olan 80 ton çekmesi anlamına geliyor. Bilim adamları, söz konusu böceklerin dişilerle çiftleşebilmek ve rakip erkeklerle mücadele etmek için "farklı yöntemler izlediğine" de tanık oldu. Dişilerin çiftleşmek için gübrenin altında tüneller kazdığını belirleyen bilim adamları, uzun antenli erkek böceklerin testislerinin küçük, kısa antenlilerinkinin ise büyük olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, uzun antenli erkeklerin tünele giren diğer erkek böceği buradan çıkarmak için antenlerini kullandığını, kısa antenlilerin ise "kavga etmek" yerine daha fazla sperm üreterek yumurtaların döllenme şansını artırdığını gözlemledi. Söz konusu böcek türüyle ilgili araştırmanın sonuçları "Proceedings of the Royal Society B" dergisinde yayımlandı .

BOK BÖCEKLERİ ÜZERİNE ÇEŞİTLEME

BOK BÖCEKLERİ ÜZERİNE ÇEŞİTLEME

  • Topladıkları hayvan dışkıları ile yaşamlarını sürdüren sevimli böcekler. buldukları dışkıları minik toplar haline getirerek arka ayakları ile yuvarlaya yuvarlaya istedikleri yere taşırlar, yuvalarının imalatında kullanırlar. mini mini topçukları yuvarlarken genelde aralarında kavga çıkar, birinin biriktirdiği topları bir diğeri çalabilir, birbirlerini kovalayarak toplarını geri almaya çalışırlar.
  • Hayatlarının çoğu fil peşinde geçen böcekler. bok böcekleri dünyaya gözlerini boktan imal edilmiş bir topun içinde açarlar ve fillerin peşine düşerler. sindirim sistemlerinin zayıflığından dolayı yedikleri besinlerdeki besleyici maddelerin yarısını dışkı yoluyla dışarı atan filler, bu böceklerin en önemli ahçılarıdır. 1.5 kilo fil dışkısı tam 15.000 bok böceğini besleyebilir. taze dışkının üzerine üşüşen böcekler, iki saat gibi kısa bir sürede dışkının içindeki tüm besleyici maddeleri yer veya top yaparak yuvalarına götürürler. kalanını ise gömerek ortada kalmasına engel olurlar.

    top haline getirdikleri dışkı için yeraltında küçük bir oda kazan dişi böcek, larvasını bu topun içine gömer, tam dört ay boyunca bu topun yanında durur ve yosun tutmaması için devamlı hareket ettirir. dünyaya gözlerini bu topun içinde açan yavru böcek ise boku yiyerek büyür, semirir ve ergen bir böcek olarak toprak altından çıkıp ilk gördüğü filin peşine düşer.

    annesinin yaptıklarını o da yapar ve bokun içinde doğup, bok yiyerek yaşayan ve yine bokun içinde ölen böceklerin döngüsü devam eder.

  • Bir biçimde insanlarla benzer yanları olan böcek türüdür.

    bok böceği bulduğu boku yuvarlaya yuvarlaya yuvasına götürürken yol üzerinde ne kadar ot, odun, saman, toprak vs varsa bu bokun üzerine yapışır. gitgide büyüyen kütleye inat bu boku yuvaya kadar iteler ha iteler.

    insan da öyledir. önüne farazi bir bok yığını koyarsınız ve insan onu itelemeye başlar. iteledikçe büyüyen bu kütle, insanın artık altında ezileceği bir hal almasına rağmen insan bunu inatla, fütursuzca itelemeye devam eder.

    işte fark burada başlar: bokböceği o boku yiyeceği için mutludur. oysa ki insan o boku yemekten rahatsız olmasına rağmen o yükün altına girmekten geri durmaz.

    ve sanırsam bok böcekleri bu hususta biz insanlardan üstündürler.


  • Olmasalar boğazımıza kadar boka batardık. bir bok böceği bir seferde hiç zorlanmadan ağırlığının 40 katı bok taşır ki ortalama bir insan evladının 2 buçuk ton taşımasına denk gelir.
  • Gezegenimizin en değerli ekolojik işçilerindendir.yeryüzünden topladığı bokları yer altına taşır.işine yarayanı yer ve lavrasını boktan yaptığı toplar içine koyar.bebek bok böceği bok topçuğunun içinde doğar...
  • Hayvan dışkılarının içinde yaşayan ve belli bir miktarda ki boku yanına alıp yuvarlak yapıp o yuvarlağı yuvarlayarak giden böcek türüdür. yorgun olduğu zaman kim uğraşıcak yapılmışı var deyip koyun boku yuvarlar. en büyük korkuları cıvık boktur yani ishal hayvan boku. yüzme bilmedikleri için bokun içinde boğulurlar.
  • Ciddi ciddi seviyorum ben bu hayvanı. tamam manyaklık sınırlarımı zorluyorum belki ama sizce de çok ilginç bir şey değil mi yani? kabul edin öyle. akranları gibi ukala değildir, nerde bir pislik görse yuvarlar durur. gittiği yere kadar arkasından bakası gelir insanın.
  • Dünyanın en güçlü böceği imiş.
  • 450 binden fazla çeşidi olan bu böcekler, damak tadından dolayı aşağılansa da, kullandıkları özellikler itibarı ile, avatar filmindeki 3d teknolojinin halt ettiği söylenmektedir. 
    Başkaları gibi hazmı zor yiyecekleri öğüteceğiz diye uğraşacaklarına, başkalarının hazmettiğini tercih ediyorlar. 3d görüş sayesinde, avını daha kolay yakalayabiliyor ya da daha iyi kamufle olabiliyor.
  • Radyoaktif ortamda 10 cronenberg gücündedirler. ısırırlarsa bok adam olursunuz. :)

RENGARENK MUHTEŞEM BOK BÖCEKLERİ

ŞU RENKLERE BAKARMISINIZ

1
1
1

MISIRIN KUTSAL BÖCEĞİ (BOK BÖCEĞİ)


Kutsal Mısır Böceği (Skarabe, Skarab Beetle)

Kutsal Mısır Böceği (Skarabe, Skarab Beetle)

Skarabe, Eski Mısır'daki en yaygın sembollerden biridir. Mısır tradisyonunda farklı bağlamlarda, üç değişik anlamda kullanılmış olan sembolün simgelediği anlamlar şöyle açıklanır:

Ra'nın “khepre” şeklini temsil eden kullanımlarında kozmik evrenin meydana getirilişini simgeler. Bu böceğin üreme biçimi, kendi kendini doğuran, daha doğrusu kendi kendinin nedeni olan yaratıcı güç“Phtha”nın evrendeki kozmik nesneleri şekillendirerek oluşturmasını temsil eder. Burada söz konusu olan güç, yoktan var eden değil, “var edilen”i biçimlendiren bir güçtür. Mısır'ın hiyeroglif yazısında “olmak”, daha doğrusu “verilen biçimi alarak varlık haline dönüşmek” anlamına gelen“hpr” ya da “kheper” fiili ayakları açık bir skarabe ile yazılır. İlah Khepra'nın adı da bu fiilden türemiştir.
Güneş ile birlikte kullanımlarında, Güneş sistemi'nin kendisine yaşam veren, kendisini yöneten Sirius Sistemi ile ilişkisini simgeler. Böceğin yumurtalarını koyduğu ve itme gücüyle yuvarladığı küre, kozmozda bir güçle yuvarlanıp giden bir ateş küresi olan ve tohumlarını Sirius'tan alan Güneş'i simgeler. Sembolün bu anlamdaki kullanımında, sembole genellikle Güneş'i simgeleyen bir diskin eşlik ettiği görülür.




Ölüm ve ölüm-ötesi konularıyla ilgili olarak kullanımında ise reenkarnasyonu simgelemek üzere kullanılırdı. Bununla birlikte Skarabe'nin eski Mısır'da aynı zamanda bir tür muska olarak da kullanıldığı bilinmektedir.

Kadim Mısır'ın Tılsımsal Böceği

Kadim Mısır'ın bu kutsal böceği, günümüz dünyasının bile en geçerli tılsımlarından biridir. Kadim Mısırlılar, onun yaratılış, erkekliğin tartışılmaz gücü, üreme, bilgelik, reenkarnasyon, ölümsüzlük ve yenilenmeyle özdeşleştirmişlerdir. Bokböceği tılsımı, hemen hemen dört bin yıllık bir faal yaşam süresi gösteren ve dünyadaki tılsımların içinde en uzun bir geçmişe sahip olanıdır. Bugün bokböceği simgeli yüzük, küpe ve broşlar uğur olarak hala kullanılmaktadır.[1]

Skrape ve Amuletler

Amulet, kötülükleri uzaklaştırdığına, uğur getirdiğine, hastalıkları iyileştirdiğine ve özel güçlere sahip olduğuna inanılan , doğal ya da insan eliyle yapılmış nesne; bir tür nazarlık ya da muskaya verilen addır. Üstte taşınabildiği gibi çeşitli yerlerde de saklanabilir. Değerli taşlar, metaller, hayvan dişleri ve pençeleri gibi pek çok nesne amulet olarak kullanılmıştır. Amuletin kökeni Eski Mısır'a dayanır. Mısırlılar kendilerini kötü günlerden, düşmanlardan ve tehlikelerden korumak için SKARABE, engerek başı, sembolik gözler ve KARTUŞ gibi amuletler kullanmıştır. Pek çok uygarlıkta da hematit, yeşim, ametis, lapis, lazuli ve kantaşı gibi taşların kendilerine özgü koruyucu güçleri olduğuna inanılmıştır.Bir inanışa göre mercan, şeytanın evlerdeki kötü etkisini uzaklaştırma gücüne sahiptir. Hıristiyanlıkta encolpia denen amulet , haçlar, aziz kemikleri vb. Dinle ilgili RÖLİK'lerdir. Boyna asılarak taşınanlar periapta, ikiye katlanabilenler pyctacium adını alır.[2]

Scarab

Scarab Beetle [kheper] (English Language)

Dung beetles are beetles that feed partly or exclusively on feces. All of these species belong to the superfamily Scarabaeoidea; most of them to the subfamilies Scarabaeinae and Aphodiinae of the family Scarabaeidae. This beetle can also be referred to as the scarab beetle. As most species of Scarabaeinae feed exclusively on feces, that subfamily is often dubbed true dung beetles. There are dung-feeding beetles which belong to other families, such as the Geotrupidae (the earth-boring dung beetle). The Scarabaeinae alone comprises more than 5,000 species.[1]

Many dung beetles, known as rollers, are noted for rolling dung into spherical balls, which are used as a food source or brooding chambers. Other dung beetles, known as tunnelers, bury the dung wherever they find it. A third group, the dwellers, neither roll nor burrow: they simply live in manure. They are usually attracted by the dung burrowing owls collect.[3]
Appearance: The particular species of beetle represented in the numerous ancient Egyptian amulets and works of art was commonly the large sacred scarab (Scarabaeus sacer). This beetle was famous for his habit of rolling balls of dung along the ground and depositing them in its burrows. The female would lay her eggs in the ball of dung. When they hatched, the larvae would use the ball for food. When the dung was consumed the young beetles would emerge from the hole.

Millions of amulets and stamp seals of stone or faience were fashioned in Egypt depicted the scarab beetle.

Meaning: It seemed to the ancient Egyptians that the young scarab beetles emerged spontaneously from the burrow were they were born. Therefore they were worshipped as"Khepera", which means "he was came forth." This creative aspect of the scarab was associated with the creator god Atum.

BOKBÖCEKLERİNİN DÜNYASI


Adı kötü, çirkin gibi gelse de bokböceklerinin pek çok yararları, bilimsel olarak, gösterilmiştir.

Şimdi biz, çoğunu, biraz sonra belirteceğimiz kaynaklardan alıp çevirdiğimiz, bilgileri, sevimli biçime dönüştürüp aşağıda sunuyoruz.
(* 1. Kaynaklar: Enciclopedia, CSR-Larousse; Guy Rachet,
2. Dizionario dell’Antico Egitto, trad.it. 1991, Roma, pp.294-295;
3. La vita animale, trad.it. Milano, 1978, pp. 294-295.)

Bokböceklerinin bilinen yirmibin çeşidi varmış. Bunların çeşitleri arasında bilinenlerden birkaçının adı:
fil bokbeceği, Herkül bokböceği, Goliya bokböceği, kral bokböceği, gergedan bokböceği.
Bok yedikleri için, eskiden beri, çok yararlı ve önemli sayılırlarmış çünkü pek çok boku toprağa gömüp organik maddenin hızla değişimini sağlarlarmış.
Düşünün onlar olmasa yeryüzünde dağlar kadar bok yığılır pek çok insan bokun altında kalır,
boka bulanır, boğulur ölürmüş.
Bu bokböceklerinin çok ilginç davranışları varmış. Eşine, sevgilisine, karısına götüreceği en güzel armağan bok topağıdıymış. Ön ayaklarıyla boku toplayıp topak yapar. Bu topak ne kadar büyük olursa o kadar değerli olurmuş sevgilisinin, karısının gözünde.
Kimi zaman iki bokböceği bok topağı yüzünden birbiriyle kavga da ederlermiş. Bok topağı olmayan bok topağı olanın önündekini alıp karısına götürmek istermiş. Yani bir çeşit bok zorbalığıymış bu.

Bokböcekleri arasında cilveleşmeler:
-Bak, bokböceği sevgilim, sana neler getirdim neler!
-Ah, canımın içi, bokböceği sevgilim, benim, bana neler getirdin bakalım, düğün için?
-Sevgilim, sana, bir topak bok getirdim! Hem de büyüğünden.
Görüyorsun seni ne kadar sevdiğimi. Senin için dağlar kadar bok getiririm, bok!
Bokböceğinin sevgilisi, karısı, çok sevinir, bok topağını getiren kocasının sırtını okşarmış şu sözleri söyleyerek:
-Sen benim canımın içisin. Sen olmasaydın kim getirecekti bana bu kadar boku? Bu bok topağı bizim evimiz, yuvamız, azığımız olacak.
İndir onu arka ayaklarınla şurdaki oyuğa.Ben senden gebe kalıp bok topu gibi bokböceklerini onun içinde doğuracağım. Onları onun içinde yetiştireceğiz.
Kimsenin beğenmediği, insanların bilmediği, bok topağı bizim için, doğacak yavrularımız için, boktan bir saray, bir aşk yuvası, bir bok cenneti olacak. İçinde ben, sen ve çocuklarımızla, belki de torunlarımızla gül gibi geçinip gideceğiz, kokulu bir yaşam süreceğiz….
Eski Mısır’da bokböceğini kutsal saymışlar, tanrı da saymışlar, ona tapmışlar bile.
İnsanoğlu eskiden beri nelere tapmış nelere? Dağa tapmış, taşa tapmış, ite tapmış, kurda tapmış.
Aklına ne gelirse tapmış. Odundan, ağaçtan, taştan kendi yaptığı şeyleri tanrı sanıp onlara bile tapmış. Hemen hemen her hayvana tapmış, ineğe varıncaya kadar, bokböceğine varıncaya kadar.
Eskiden kimi tapınakların ön yüzüne erkeğin şeyini bile koymuşlar da sonradan kaldırmışlar.
-Hiç insana tapan, dağ, taş, it, kurt, kuş, odun, hayvan, bokböceği gördünüz mü?
-Yo!
Bir de insanoğlu kendini akıllı sanır!
Mısır’ın eskisi de yenisi de burdan birkaç bin kilometre aşağıda. Hani duymuşunuzdur Firavun, Firavunlar ülkesi diye. İşte orasıdır. Orda eskiden bokböceğini kutsal sayıyorlarmış. Bokböceğinin yuvarlaya yuvarlaya top, topak biçimine soktuğu boku güneşe, sabah güneşine benzetiyorlarmış kendi düşüncelerine göre. Bokböceğinin önünde yuvarlanıp giden bu top, dünyayı yaratmadan önceki ilk tanrının durumunu simgeliyormuş. Eski Mısırlılar bokböceğinin kendi kendini yarattığını sanıyorlarmış.
Bu yüzden de Kepri adını almış. Bokböceği simgesini mumyalarda çok kullanmışlar onun yardımıyla ölenin yeniden canlanacağını sanıp. Bu yüzden mumyalarda simgelenen ölüm bokböceğine “gönül böceği” adını da vermişler.
Bu bökböcekleri olmasa insanlar hapı yutmuştu, kabasıyla boku yemişti. İnsanların yerine boku bu bokböcekleri yiyor da insanoğlu rahat nefes alıyor. Değilse duman olmuştu.

Birkaç yüzyıl önce Avrupa’lılar Avusturalya’yı bulduklarında oraya, orda bulunmayan Avrupa hayvanlarından da götürmüşler. Bu hayvanlar zamanla çoğalmışlar, milyonları bulmuşlar. Ancak iş hayvanların çoğalmasıyla bitmemiş. Bu Avrupa’dan gelme hayvanların boku da dağlar gibi yığılmış.
Adamlar ne yapacaklarını şaşırmışlar.
Akıllarına Avusturalya’da bulunan ikiyüz kadar bokböceği çeşidini toplayıp onlarla konuşmak, bilgi almak gelmiş. Hani insanları toplayıp konuşurlar ya, öyle bir şey yapmışlar.
İnsanların temsilcisiyle, Avusturalya’daki bokböceklerinin temsilcisi arasında aşağıdaki konuşma geçmiş.
Söze Avrupa’lıların sözcüsü başlamış:
-Ya gardaşım bokböceği, demiş, biz bir türlü anlamadık. Neden siz Avusturalya’lı bokböcekleri Avrupa’dan gelen hayvanların bokuna dönüp bakmıyorsunuz bile?
Avusturalya bokböceklerinin temsilcisi şu karşılığı vermiş:
-Biz binlerce yıldır Avusturalya’daki, kanguru gibi, hayvanların bokunu, yerli boku, yani kendi bokumuzu yemeye alıştık. Bu boklar küçük top büyüklüğünde, kuru, tel tel boklardır. Biz onlarla ancak başedebiliyoruz. Biz yabancı boku yemeye alışık değiliz. Sizin bokunuz yani Avrupa hayvanlarının boku bizim hiç görmediğimiz, alışık olmadığımız bir bok çeşidi. Yenir yutulur cinsten bok değil. Sonra bir ineğiniz sıçtı mı dünya kadar bok sıçıyor. Kim bitirecek onu?
Kendiniz yiyin kendi bokunuzu. Daha doğrusu sizin Avrupa bokböcekleriniz yesin sizin boklarınızı.
Biz onları tövbe yemeyiz.
Avrupa’lıların temsilcisi:
-Size bokyeme madalyası verelim.
Avusturalyalı bokböcekleri temsilcisi:
-Bokyeme madalyası verseniz de biz sizin bokunuzu yemeyiz.
Avrupa’lıların temsilcisi:
-Sizinle ikili bokyeme anlaşması yapalım.
Avusturalyalı bokböcekleri temsilcisi:
-Alıştınız değil mi herkese, ikili anlaşmalarla, kendi bokunuzu yedirmeye. Sizin bokunuz ikili anlaşmayla da, tekli anlaşmayla da yenilir yutulur bok değil. Biz sizin bokunuzu yemeyiz.
-Sizi ilerde Avrupa Birliği’ne de aldırabiliriz.
Avusturalya bokböcekleri temsilcisi:
-Avrupa Birliği’ne değil İkiliği’ne de aldırsanız, Avrupa Cenneti’ne sokacağınıza da söz verseniz,
gene, biz Avrupa boku yemeyiz. Kendi bokunuzu kendi bokböcekleriniz yesin. Bokunuzun çaresine bakın. Haydi hoşça kalın. Biz dönüyoruz kendi işimizin başına, kendi yerli bokumuzu yemeye.
Avusturalya’nın Avrupa’dan gelme yeni ağası onların gittiğini görünce yeni yollar, yeni çözümler aramaya, düşünmeye başlamış. Kendi kendine söylenmiş:
-Avrupa’dan da getirebilirim bokböceklerini ancak onların hem sayıları az, hem karınları tok.
Onlar Tyana’daki, kemerhisar’daki, şallaan şişkinleri gibi. Onlar iş beğenmezler, bir sürü haklar isterler, emeklilik isterler, tatil parası, tatil yapmak, isterler, sendika hakları isterler. İsterler babam isterler. Onlarla zor başa çıkılır. Ne yapsak ki.
O böyle kara kara düşünürken aklına Kara Afrika kıtası gelir:
-Hay Allah, der, neden daha önce düşünmedim. Afrika bokböceklerinin gözleri Avrupa bokböcekleri gibi açılmış değil. Orda işsizlik çok. Bıraksan hepsi köhne gemilerle Avrupa’ya geçecek. Afrika’da ikibini aşkın bokböceği çeşidi vardır. Bunlar her türlü boku yemeye alışkındır. Afrika bokunu da yerler, Avrupa bokunu da. Yani ikili bok yemeye alışıktırlar. Kimisi bokun bileşimine, koyuluğuna, nemine, bulunduğu toprağın durumuna göre uzmanlaşmıştır bile. Hele hele, manda bokuna, taze boka dayanamazlar. Yüzlerce metre öteden mandanın osuruğunu duyup koşar yüzlercesi. Daha manda boku yere düşer düşmez beş on dakika içinde yer bitirirler. Fil bokuna binlercesi aç kurt gibi saldırıp bitiriverirler. Tam bize, Avusturalya’ya, göredir. Gidip onlara başvurayım.
Avusturalya’nın yeni sahibi, yeni ağası, atlar gemiye, soluğu, doğru, Afrika’da alır. Afrika’nın uygun bir yerinde Afrika bokböceklerinin binlercesini, belki onbinlercesini toplayıp onlarla konuşur.
Bunlar, Avrupa’dan gelme Avusturalya’lı yeni ağanın kendileriyle konuşmak istemesine önce şaşırırlar:
-Bayram değil seyran değil. Avusturalya’lı eniştemiz biz bokböceklerini niye öptü ki? diye düşünerek.
Sonra hepsi onu büyük bir dikkatle dinlerler:
-Dinleyin beni Afrika’lı bokböcekleri gardaşlarım. Sizleri bugün burada toplamamın nedeni şu:
Avrupa’dan Avusturalya’ya götürdüğümüz hayvanların bokunu Avusturalya bokböceklerine beğendiremedik. Biz kendi bokumuza alışığız, kendi bokumuzu yeriz, Avrupa’lı boku yemeyiz dediler. Kendilerine bokyeme madalyası vermeyi, onları ilerde Avrupa Birliği’ne bile aldırmayı
söz verdik.
Nuh dediler peygamber demediler. Çekip gittiler.
Bunu duyan Afrika’lı bokböcekleri kendi aralarında konuşurlar:
-Bok da beğenilmez olur muymuş? Bok bulmuşlar da kılını mı yoksa kıllısını mı arıyor şallaan şişkinleri?
Adam sürdürür konuşmasını:
Avusturalya’da dağlar gibi bok birikti. Bokla birlikte hastalık yapan asalaklar, sinekler de çoğaldı.
Ne yapacağımızı şaşırdık. Avrupa’dan da getirtemezdik. Hem sayıları az, hem sonra onları da memnun etmek çok zor. Aklımıza siz geldiniz. Siz hem Afrika, hem Avrupa boku yemeye, yani ikili bok yemeye alışıksınız. Sonra Afrika’da çok işsizlik var. Oraya, Birleşmiş Milletler değil Dağınık Milletler de yardım etse, Afrika’nın durumu zor düzelir. Gidiş kötü. Çölleşmeye doğru gidiyor. Bu gidişle orda ne ot, ne hayvan, dolayısıyla, ne de bok kalacak. Sizler de aç kalacaksınız.
Biz sizi, Avrupa’ya giderken olduğu gibi, işin içine Mafya’yı sokarak, götürmeyeceğiz. Para mara da almayacağız. Gemilerle götüreceğiz. Orda siz bokböcekleri için tam bir bok cenneti var. Siz de rahat edeceksiniz, çocuğunuz çoluğunuz da ve dolayısıyla biz de. Sizlere kolaylıkla oturma izni, yurttaşlık da veririz. Sonra, istediğiniz zaman Afrika’daki yakınlarınızı da getirtebilirsiniz oraya.
Bu güzel konuşmayı dinleyen Afrikalı bokböcekleri aralarında konuşup öneriyi kabul etmişler çünkü başka çıkar yolları yokmuş. Nasıl olsa Afrika’da onlar için gelecek de kalmamışa benzemiştir.
Afrika’dan götürülen bokböcekleri sayesinde, Avusturalya, hem bok açısından hem ona bağlı pek çok hastalık açısından çözüm bulup rahatlamıştır.




BOKTAN ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİMİZ

 

Adam olacak hızan sıçdıı bokdsn belli olur.

 alcaktan ucan karga boka batar

 Ayuya sıç demişler dağı daşı bok etmiş.

 Bir ocaktan (oymaktan, kökten) okluk da çıkar bokluk da. (I67)

 bok boku kenefte bulurmuş.

 boku ne kadar karıştırırsan kokusu o kadar çıkar.

 Bokuma bak baa yüzgeç ööretiyi.

 çok gezenin ayağına bok bulaşırmış.

 deliye osur demişler, sıçmış.

 Herifin eşee atın bokunu koklarımış yem torbasına goymuş eşek yememiş.

 hızlı giden atın boku seyrek düşer.

 imam ossurursa, cemaat sıçar.

 kargaya bokun ilaç demişler gitmiş denizin ortasına sıçmış.

 kediye “bokun kimya” demişler, üstünü örtmüş

 kilavuzu karga olanin burnu boktan kurtulmaz

 kuru bok göte yapışmaz.

 sahin gozunu ette acmis karga gozunu bokta acmis

 Seni dooracama tuvalete sıçsam taa iyiydi.

 Sıçdıın bok denize inmedi.

 sıçılıcak ağız göte yakın olur.

 tedariksiz sıçmaya giden domala domala taş arar.

 yersin ağzın görür, sıçarsın götün görür.

abdal osurmaktan, çocuk sıçmaktan usanmaz.

Adam idama gidiyormuş, kadın don ısmarlamış

Adam olacak buzağı bokundan belli olur

adam olacak cocuk bokundan bellidir.

adam olacak çocuk bokundan belli olur

Ağanın pokunin üstüne sıçılir mi ulen ?

Akıllısı beni bulmaz, delisi kıçımdan ayrılmaz

Akşam yediğin hurmalar sabah kıçını tırmalar

Alışmadık kıçta don durmaz

Altı aylık seyisliği var, kırk yıllık at boku eşeler

Arpa ekmeği osuruklu göte bahane

Ayı kazana sıçtı

Ayının sevmediği ot kıçında bitermiş

ayranı yok içmeye tahtırevanla gider sıçmaya.

az osur uz osur, akibet gelecektir fosur fosur.

Azimle sıçan mermeri deler

azimle sıçan taşı deler.

Bahane göt gibidir, herkeste bir tane vardır

Balık demiş; ben öldükten sonra ….yim derin denizleri

Bayramdan sonra gelen kınayı kıçına yak

benim düşmanımdı saldım, dostunsa koş yakala

Bilmediğin boku,git mektebinde oku !

bir ağaçtan okluk da çıkar, bokluk da

Bir götü boklu dana, bir dam sığırı boklamış.

Bir meşeden okluk da çıkar, bokluk da. (I67)

Bir ötürekli dana bir sürüyü bok eder.(II31)

Bir tırıklı dana bir hergeleyi bok eder.(II31)

bir uyuz keçi bir sürüyü boklar

Bizim kız bizden kaçar, elaleme bacak açar

Bok atmak(Birine iftira atmak)

bok baligi (kefal icin kullanilir)

bok bokca kara gun icindir

bok boku kenefte bulur

bok çuvalı.... ıyy böyle bi soruya cevap verdiğime inanamıyorum.. amma çok cevap varmış bea ne kadar mühim bi kelime.

Bok Herif !

Bok oldu da yongaya kısıldı

bok pusurle ugrasma (ayrintiya takilma anlaminda)

bok yeme! (yapilmamasi istenen bir hareketten once,uyari amacli soylenir)

Bok yemenin Arapçası

BOKA NİSBETLE TEZEK AMBER GİBİDİR

boka sarmak (islerin kotuye gittigini anlatmak icin )

boka taş atma,üstüne sıçrar !

bokalemun (renk degistirebilen bir hayvan.

boktan adamlar boktan konuşurlar.

boku seven dumanina katlanir muhahha

Bokunda boncuk bulmak

bokunda boncuk bulmak...(sebepsiz sevinen admam soylenir)

Bokunu çıkartmadan cevabı keselim..

Bol G.tten Ossurmak.

Boyundan Büyük Bok Yemek.

Bu işin de boku çıktı galiba.

Cahille candaş olma kızdırırsın, taş ilen kıçın silme çizdirirsin

çıkacak osuruk götte durmaz

Çok gezen ayağa bok bulaşır

Çok gezenin ayağına bok bulaşırmış

Dağda ayı dolaşır, boku bize bulaşır

Dam kapısı boksuz olmaz

Dana boku sıva tutmaz. (I86)

davulcu osuruğu gibi araya gitmek

Delikli boncuk yerde kalmaz

Denize düşse kıçıyla balık alır

Devede de boy olur ama kafasına kargalar sıçar

Deveye cilve yap demişler, kıçıyla köy devirmiş

düğünü okuyucu boklar

Dün boktun, bugün koktun!

düşün düşün, boktur işin

Eceli gelen köpek cami duvarına işer

El karısı adamın düşünü azdırır da çimecek su vermez

Elinkini görmeyen kendi …ini Cezair tüfeği sanırmış

Emanet malın kıçında şeytan dolaşır

Eşek ölecek, ters dönecek, ..i güneş görecek

Evlat çokluğu karıyı boklu adamı yoklu yapar

Fare sığamadığı deliğe kıçına kabak bağlarmış

fıs osuruk pis osuruk , cart osuruk canım osuruk

G.t Tokuşturmak (Aynı Kaba S.çmak)

G.tünü yalamak

Geçti gençlik çağları, çözüldü kıçımın bağları

Gelin de sıçar ama kaynana daha usturuplu sıçar

Gezen pabuç bok getirir

Gönül bu, ota da konar boka da

gönül var otluğa, gönül var bokluğa (konar)

gönülsüz osuruktan bok çıkar

Gör götüm yolları, iç soğuk suları

Göt kısmetten çıkınca uçkur dokuz yerden çözülür

Götüne güvenen borazancıbaşı

Ha bana, ha sana bokum kaldı Hasan’a

Hacı hacıyı Mekke’de, derviş dervişi tekkede, puşt puştu dakikada bulurmuş

Hem aklı ermez, hem götü sakız çiğner

her insan veya yaratık az çok soyuna benzer.

Herkesin osuruğu kendisine ciğer tava gelir

Hızlı giden atın boku seyrek düşer

Hızlı giden atın boku seyrek düşer.

hızlı koşan öküzün boku seyrek düşermiş

İKİ KİŞİ KONUŞURKEN ÜÇÜNCÜYE BOK YEMEK DÜŞER

iki ucu boklu degnek...(her sartta kotu olacak bir durumdan bahsedilirken)

imam osurursa cemaat sıçar

İmam osurursa cemaat sıçar

İşkilli büzük dıngıldar

İtin g.tüne sokmak

Kar erir, bok ayaza çıkar

karga bokunu yemeden

Karga dermiş ki Çocuklarım olalı burnumu göme göme bok yiyemedim

karga ile gezen boka konar

kargaya bokun ilac demisler denize sicmis

Katranı kaynatmakla olur mu şeker, cinsini …tiğim cinsine çeker

Kedi kıçını yara zannetmiş, yalamış yalamış, yara yapmış

Keskin zeka keramete kıç attırır

Kıçı külde gönlü gülde

Kıçıma yer edeyim, sana neler edeyim

Kıçımı keser yerim, yine de kasaba minnet etmem

Kıçına yılan kaçan, çıkarmak için leylek arar

kılavuzu karga olanın burnu boktan kalkmaz

Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz

Kırık bana bugün lazım, yarın kocam da gelir

klavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz...

kopek bok yemekten gecmez..(huylu huyunu birakmaz alaminda)

Koyunun kıçı bir gün açık, keçinin kıçı her gün açık

köpek osuruğu gibi çabuk gelip geçersin

Köyün piçi elalemin iyisinden yeğdir

Kuru bok göte yapışmaz

kuru bok göte yapışmaz.

Ne şehittir ne gazi Bok yoluna gitti Niyazi..

nerde çokluk orda bokluk

nerede çokluk, orada bokluk

Olacak öküz bokundan belli olur.

Ondan bi bok olmaz.(İşe yaramayacağı düşünülenler için söylenir.)

Orospunun yemini, …i görene kadardır

Ossuruğu Cinli.

osukurtan nem kapmak

osur osur ipe diz

osurmadan sıçılmaz

osurmak kolay, sıçmak güçtür.

Osurmayın, sıçmayın; köyde kâhya var

Osuruğu cinli

osuruğu koruma kanunu osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur.

osuruk götü konuşturmaya çalışmanın başarısız bir denemesidir

osuruk gümüşse, bok altındır.

osuruk içimde kanser olacağına g.tümde konser olsun.

osuruktan tayyare, selam söyle o yâre!

osuruyorum o halde varım

Ölüyle çok oynarsan ya osurur, ya sıçar

ölüyü fazla yıkarsan ya osurur ya sıçar

s.ki Taşşağında, G.tü Trampet Çalmak.

sap Yeyip, Saman Sıçmak.

sap yiyip saman sıçmak

sıçtı Cafer bez getir

soydur çeker, boktur kokar

Tabakhaneye bok mu götürüyorsun?

Tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsunuz?

Taşın hafifiyle kıç silerler

Tavuk götü tövbe tutmaz

Tavuk kaz kadar yumurtlayayım derken kıçını yırtmış

Tedariksiz abdest bozan, domala domala taş arar

tezekten terazinin boktan olur dirhemi

Tezekten terazinin boktan olur dirhemi

Türkün aklına ya kaçarken, ya sıçarken gelir

Üzüm yiyen köpeği pekmez sıçana kadar kovalarlar

Ver yarini ellere, vur götünü yerlere

Yumuşak yüzlü orospunun donu hep ıslak olur

Yüz Verdik Ali'ye, Geldi Sıçtı Halıya.

Zenginin orospusu, fakirin ölüsü geç çıkar

Zenginin osuruğu kokmaz